30 Ağustos 2009 Pazar

The Dandy Warhols - Blackbird


iTunes'um, canımın içi, vazgeçilmez programım, müziklerimi barındıran tek kaynak dün bilgisayarı yüzüne kapttığımdan ötürü beni terketti. Ona burdan sesleniyorum, arayı soğutmadan geri dön, buralarda seni özleyenler var. Ama esas olay bu değil tabi 'The Dandy Warhols' 'The Beatles'in Blackbird'ünü coverlamış. İstediğiniz gibi dinleyebilirsiniz aşağıdan.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Zihin Kaymaları 4(Gece Yarısı Saçmalıkları)

Okurken aşağıdaki şarkıların size eşlik etmesine izin verirseniz daha çok beğenirsiniz yazıyı kanımca.


MusicPlaylist
Music Playlist at MixPod.com


Saat 3:35 olmuş olabilir sorun değil benim için zerre uykum yok ama basılmam dahilinde yiyeceğim azarı engellemek için uyuyo numarası yapmak için çok uygunsuz yerde oturuyorum vesselam. Uyumuş taklidi yapmak konusunda hepinize meydan okuyorum Keseli Sıçan gelse ağzı açık kalır, o denli iddialıyım. Gelelim 'Zihin Kaymaları' bölümüne.
  • New Yorklu bir manyak olsaydım, kehanet teorileri üretmek için Manhattan'da bi falcı açar 10$lık tanıtım fiyatından kahve falı bakıp, New Yorkerları sömürerek köşeyi dönerdim.


  • Cartoon Network iğrenç bi kanal geceler boyunca sadece çizgi film izliyorum. Favorim Camp Lazlo'daki salak(daha ziyade korkak) Hintli fil Raj. Hiç acımam yirim.





  • Saat 4:35 ve Cartoon Network'te Samurai Jack var. Jack gururuna yenik düşmeden Aku'yu yenerse iyi. Aku da pek kuul hani.

  • Placebo aşkım tuttu ama gecenin sultanı Regina Spektor.

  • Regina'nın That Time'ı felaket bi şarkı 61 kere dinlemişim hala dinliyorum. 'Onu hatırladın mı?', 'Bunu hatırladın mı?' derken zaman su gibi akıp gidiyor.

  • 4:36 Ezan okunuyor. Regina biraz sessiz sedasız çalacak.


  • Yekta Kopan'la Burcu Esmersoy'un programı kalkmış mı ne? Ntv'de sadece Yekta Kopan var programın ismine bakmalıyım ama Burcu Esmersoy'dan dem vuracağım. Doğan Medya Center'da bu kadının saçaklarını düzenleyecek bi Allah'ın kulu yok mu ya? Tamam sarışın mavi gözlü falan ama bir zamanların el süpürgelerinin telleri senin saçından daha düzgündü bea.

  • Uykusuz'un 2. , Penguen'in 7. yaşı bugün aldım yarın okuyacağım. Cumartesi sabahı erken kaldırma teşebbüsünde bulunursa biri kafasını gözünü dağıtabilirim.

  • Aku çok karizma lan. Valla bak. Sümsük bi doktora sövüyo şimdi. Adamın labaratuarını(nasıl yazılıyo bu be) patlattı adam Jack'e geldi. Çizgi filmde Pembe Dizi rüzgarları mı esiyo? Aku Jack'in eskisi miymiş de sonradan kıskançlık krizine girip Jack'i yersiz yurtsuz bırakmış.

  • Beynimden çıkabilecek her türlü şeyden korkuyorum.

  • Normal insanlar gibi rüya görmediğim için şanslıyım, beynim 12-13 yaşları dolaylarında bu özelliğini bloke etti sanırım. Rüya görebilmek için yarı uykuluyken geri uyumam gerekiyor. Bu hafta 3 rüya gördüm hepsi birbirinden saykodelik(Reyhanca: Pisişidelik).





  • Jack nüdist midir ki? Boyuna cıbıl. Hayır,bu bölümde değil genelde.




  • Arkadaşım Maymun'u(bkz: My Gym Partner's a Monkey) pek sevdiğimi söylemiş miydim?




      • Beynimde Daddy Cool çalması bi işaret midir acaba?(I'm crazy like a fool. What about Daddy Cool?)Babamda pek kuuldur ama. Neyse...
      • Post Blue çalarken Senden Başka'yı söylüyorum.
      • Jack çok sikici bi savaşçı. Valla bak.
      • Neden bi aile oğullarına Ed ve Edd isimlerini koyar? Kavram kargaşası bu kadar mı sevilir? Çocuklar neden birbirlerine 'Tek D'li' ve 'Çift D'li' diye hitap eder.
      • Jack bir numaraysa, kılıcı onyüzbinmilyon baloncuk yutmuş kız.
      • Kafayı yediğimi mi düşünüyosun? Başlığa bakmış mıydın? Bunun gibi 3 yazı daha var.
      • Samuray Jack'in sonu çok boktan. Amaçsızca izlemiş hissiyatı veriyo lönk diye bitiyor.Yine olsa yine izlerim.
      • Umarım Powerpuff Girls vardır diye düşünürken, Scooby Doo olduğunu öğrenip yıkıldım.

      • Johnny Bravo'nun beynide kasları gibi şişik olsa ne hoş olur. Biz Coni'yi hiç spor salonunda görmedik, doğuştan mı bunlar?

      • Scooby Doo'da hep aynı bok ısıt ısıt getir. Powerpuff Girls olsaydı keşke. Buttercup'ın Erkek Ftmalığını özledim, Bubbles da var. Favorim Bubbles.
      • Hayır, alkol veya uyuşturucu kullanmıyorum.
      • Manyaksapıkhayran kitlem var mıdır acaba?
      • Scooby'le Shaggy'yi yemiş yemiş sıçamamış olarak adlandıramadan damar tıkanıklığından giderler mi?
      • Beyzbol Türkiye'de neden popüler değil ki? Esentepe'yi beyzbol sahası yapsınlar.
      • Curling, amaçsız gözüksede aslında güzel. Eurosport Curling maçlarını yayınlasın. Almanya'yı tutuyodum sanırım en son. Gönlüm Kanada'nın ama Curling'de kim kazanıyosa onu desteklerim, hiç acımam. Çalış seni de destekliycem söz.
      • Daphne mordan başka renk giymeli. Çizgi filmlerdeki insanların sadece tek bir kıyafeti mi var? Arada değiştirsenize.
      • Shaggy mal ama seviyorum. Fred uyuz.
      • Neden 'ESKİ Dostum' denir ki? Adam karşında hödük.
      • Soysuzlar Çetesi yerine Adi Pislikler diyorum mutluyum.
      • İnanırsak olur bence.
      • 34 madde olmuş hayvanlığıma şaşırdım.
      • Çok Şey Bilen Adam'ın ismi bile müthiş.
      • Pulp Fiction'a bakındım, bulamadım, sinirlenip çıktım Dost'tan.
      • Watchmen'in özel Dr. Manhattan ve Rorschack'li versiyonları var Dost'ta görünce dayanamıyorum. Sana benden başka gözler bakmamalı Ror. Yakında bizim evdesin.
      • Pulp Fiction'ı onyüzbinmilyonuncu kez izlemiş gibiyim.

      • 5:05 ne bok yiyosam burda.
      • Msn'e bakalım. Benimle beraber 5 küçük domuzcuk var. Güzel. Ne bok yiyolarsa?

      • Sonu belli olan lanet filmlerden nefret ediyorum. Dandik Türk Dizileri izlemekten iyidir.
      • Kaç dizinin senaryosu Selena kadar yaratıcı ve düşündürücüydü ki?

      • Son bölümlerde Hades değişmişti ama olsun. Burak'ın dudağının üzerindeki iğrenç pembe sivilce-yara-uçuk olabilecek şeyden iyidir.

      • Eski Culuglardan kim kaldı ki?

      • 05:12 Sukubiii Dubiiiiiii Duuuuuuu bitti. Powerpuff istiyodum ama 'Mike, Lu ve Og' varmış o da olur.

      • Oruç tutmak için fazla uyuyorum sanırım.
      • Sahur'a kadar değil odam hoş bi görünüm kazanana kadar uyumuyorum ki, uyumuyorum işte odamın o hali bana kış sabahlarını hatırlatıyor.

      • Salı günü dershane başlayacakmış. Onlara bir çift lafım var Fak Yu.

      • Lilly Allen'ın Fuck You'sunun klibi pek güzel.

      • Tori Amos 'Lady Gaga sabun köpüğü' demiş. Tori bacııım sen çift cinsiyetli misin ki Lady Gagayla aşık atıyon? Jimmy Eat World dinleyip Seda Sayan izlemenin zararları...

      Bonus Maddeci Geldi Aaanım(+50)

      • New Yorker her yerde New Yorker.

      • Buz Devri'ndeki Sid'e ölürüm ben. Hanım hanım onlar benim yavrularım! diyişi beynimde Usain Bolt gibi hızla dönüyor.
      • Kadın olmak zor zanaat. Cinsiyeti toplumun yaratmasıysa ilginç.

      • Denizanalarının beyni yok bence onlar öyle mutlu. Bizde mi denesek?

      • Mike, Lu ve Og da volkan patlıyor. Favori karakterim Kaplumbağa Lancelot oldu.

      • Sorumlu arayan insanlar %50 kibirli, %50 haklı, %100 kızgın ve sinir bozucular.

      • Karadeniz'de Keçi gibi Tırmanma(Yayla) Turuna 6. kez giden bi enayi vardı. 10'a tamamlamış. 'Madalya verdiler mi?' diye sordum 25'ten sonra ordan ev alacak parayı bayılmış oluyomuşsun. Buzul Göl'de kıçın donsun diyip engelledim.

      • Feysbık'ta ben buralara gittim diyip Louvre'da piramitlerin üzerine oturan zihniyetin kafası iyi miydi?

      • Hazırlık Mevsimi açılıyo feci heycanlıyım. Giderek daha mal oluyoruz gibi. Nevzat bizi neden bıraktın baboli? Nedim'i de alsaydın.

      • Spider-Man'in iğrenç çizgi filmini izleyesim var.
      • Lu kız olan sanırım. Evet oymuş. Götünü çok kaldırmışlar. Prensesim ben diye geziniyor.

      • South Park izlerken babam Stan'i ve Cartman'ı ciyaklamakla suçladı. Sesleri cidden sinir bozucu(kırılan cam efekti). Allah'tan Kenny çok konuşturulmuyor.
      • Limewire'ı sildim. Gönlümü Mediafire, Megaupload ikilisine kaptırdım. Rapidshare gelip geçici bi hevesmişsin sen üzgünüm.

      • Rapture'a bass çalacak adam lazımsa geliyim dedim hala cevap bekliyorum.

      • Lancelot Maraton'u kazandı. Lancelot Cool!

      • Yer misin, yemez misin? Yetmez mi?
      • Camp Lazlo varmış. 05:36. Raj'ı görüciim. Mısır gevreğimi alıp geliyorum. Yedim Bitirdim. Raj Samson'a canımın içi dedi. <3

      • Kanadalı Somonlar Curling oynadılar. Geleceği mi görüyorum?

      • Raj'a ölürüm ki ben. Somonların dilinde piercing niyetine kanca var. Salmon Cool!

      • Sanırım kardeşimin kahvaltısı olacak mısır gevreğinin sütünü içtim. Lanet. Ben oruç tutacaktım.
      • Raj muhteşem ya. 05:46. Ayıyı da seviyorum ama onun adı yok.
      • Uzaylılar güzel değilse gelmesinler.

      • Jet-pack sistemi Türkiye'ye ne zaman gelir?

      • iPhone video çekebilcekmiş iPhone3Gs giderek gelişen bişiyi ilk alan ne yapsın?

      • Ben10'de vardır kesin şimdi. Onu da izlesem mi?(Yokmuş.)

      • İnsanlar bu saatlerde uyanıyıp balığa gidiyor. Hiç balığa gitmedim. Amerikan tarafım nasıl itiraz etmedi buna? Garip.

      • Alt benliklerimle sev beni. Ya sev ya dası yok.

      • RTE'yi seksi bulan zihniyetin beyin hücreleri toplanıp kaba et bölgesine mi yerleşmişler.
      • Ayşe Arman seksiyse ben neyim?

      • Kıvanç Tatlıtuğ basket oynayabiliyomuş! Dahası PLAJDA koşabiliyormuş! Aklım hayalim almadı ben bunun rüyasını görürüm ki!

      • Fırat güzel. Fırat cici.

      • Kıvanç Tatlıtuğ sulu sulu öpüyomuş. Reklamda anlaşılmaz diye koymamışlar demekki. İbrahim Tatlıses Vakumlaması öğren de gel.

      • Siz yokken biz vardık.

      • Raj'a söyleyecek lafım yok.

      • 05:55 telefon numarası verecek gibi bi hali var saatin.

      • Regina 91'i bulmuş hey maşallah.

      • Gün doğarken bizim salon pek güzel oluyomuş.

      • Her yaşın ayrı bi güzelliği varsa, her saatin neden olmasın?

      • Kış gelsin, yollar buz tutsun, bizim okulun bahçesi özellikle. İnsanlar çok hoş oluyo.

      • Montumu özlemişim. Aşığım ben ona.

      • Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. aj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj. Raj.
      • Foster varmış. Mal bebeler şimdi çizgi film izlemeye kalkıyolar.

      • Benim kardeşlerim onların yaşındayken Häagen-Dazs eşliğinde Testere serisi bitirdiler.

      • 06:00 Trt'de haberleri sunuyolar. Ben yatıyorum.

      Sonuna kadar okuyana bi süprizim var. Sizi seviyorum. Yarın resim de ekliycem.

      • Hava bildiğin aydınlandı be. Hayat garip.

      26 Ağustos 2009 Çarşamba

      Jim Laurence


      Kendisini az önce http://ffffound.com/ üzerinde keşfettim ve çok hoşuma gitti çalışmaları. Ayrıca ffffound'u tavsiye ederim. Çok güzel şeyler olabiliyor içinde. Beni vuran resmini ardından kendisinin adresini veriyorum sizlere sevgili okurlar.

      http://www.newdivision.com/artist.asp?artist=81

      Tatar -> Datar = <3


      Datarfish'in doğum günü bugün(Oley! Yehu! Havai fişekler!) ben bunu Facebook'tan kuru bir mesaj veya telefonuna yollayacağım maksimum 160 karakterlik bir mesajla da kutlayabilirdim(ki geri dönmeyeceğini biliyoruz.) Ben de sen benim doğum günümü unuttun hede hödösüne karşı burdan kutluyorum Datarfish'in Super Sweet 16'ini. İyi ki doğmuş, iyi ki var. Aslında hoş birşeyler bulmak için Google'ladım ama o Ece'lerden en güzeli sensin. Nihohoy!!

      Ps: Umarım çello alırlar.

      Milka'ya göndermeli Ps: İnsanlar doğduklarında 1 yaşında olmaz Milkamilka'cığım. O yüzden daha 16'sın üzgünüm.(Paris Hilton dudak büküşü. :[ )

      Ramazan Dolayısıyla Yayınımıza Bir Süre Ara Veriyoruz.


      Ramazan'ı seviyorum o muhteşem pideler, insanların daha duyarlı, anlayışlı olma çabası falan muhteşem(daha 100 neden sıralayabilirim ama konuya girmek lazım.). Ey sevgili kanal yöneticileri dini program ve peygamberlerin hayatı kusmaya başlıycam artık ne be bu biraz ara verseniz diyorum. Kumandaya ulaşmak için yerimden kalksam bi dizi maratonu attırıcam ama yapmıyorum diye insanın beyni bu kadar sulandırılmazki... Hiç mi insafınız yok? Geçtim onu neden hep elli yıl önceki yapımları izliyoruz ki biz yenisini neden çekmiyosunuz? Hayat öyküleri zaten atraksiyonlu sen buna özel efekt falan koysan yeniden çeksen kötü mü olur? Tamam eski filmlere de tamam Çağrı'yı milyonuncu kez vermenizin mantığını söyleyin be bana? Mehmet Ali Erbil Çarkıfelek'i yaparken gösteriyodunuz ki 5-6 yaşlarındaydım telefon bağlantısında lambadan çıkan cindi MAE o korkunç görüntüyü hatırlıyorum, zaten bayık bi yapım izle izle bitmiyor. İmanım gevredi. Tamam.

      Ps: Kalkıp değiştirdim kanalı mutluyum.

      25 Ağustos 2009 Salı

      Nick Cave and The Bad Seeds - The Weeping Song

      Nick Cave en muhteşem adamlardan biri bence Weeping Song'a şarkı demeye dilim varmıyor zaten. Her sözün insanı üzdüğü ve etkilediği başka bir şarkı var mıdır ki?

      Fall of Troy - F.C.P.R.E.M.I.X ('09 Warped)

      Tamam The Fall of Troy'u seviyorum falan ama sevgili Thomas'cığım (Erak vokalist olan) ne o öyle lama gibi tükürükler saçmak? Cıkcık şeklinde kınamaktayım seni Warped kırgınlığım da yok değil hani...


      The Fall Of Troy perform at Warped in Seattle from Alternative Press on Vimeo.

      Kıyısından Köşesinden Günlük

      Biliyorum yarın sabah kalkıp blogu açtığımda ve bu yazıyı gördüğümde o sabahki neşeli halimle "vay anasını gene pek dert edinmişim, pek hislenmişim ahahha" diyeceğim ama şu anda içimi dökmem gerekiyor fazlasıyla.

      Lanet olsun.! okul sözlüğünde bana takılıp duran yazar, bana söven yazar en yakın arkadaşlarımdan biri çıktı. Evet kendince çok komik belki ama konuşurken "aa neden böyle yazmış acaba, kim bu neden bana böyle şeyler yazıyor olabilirki?" diye ona yakınırken içinden bana gülüyor olduğunu düşünmek beni üzüyor şu anda. Üzmemesi gerek, sadece bir şaka belki ama ben gülmedim buna. Hiç iyi hissetmiyorum çünkü bunu öğrendikten sonra eski konuşmalarımızı gözden geçirince gerçekten aptal gibi hissettim kendimi.

      Sonra bir olay daha var ama bu olaydan bahsetmek ne kadar doğru bilmiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim, aynı bu kış olduğu gibi, "kime neye güveneceğimi bilmiyorum.". Birileri çok eğleniyor farkındayım ama bu yaptığını öğrendiğim zaman beni kaybetme ihtimali onu o çok komik eğlencesinden alıkoyuyor mu düşünmeden edemiyorum. Belki de hiç öğrenemeyeceğim ve o eğlenmeye devam edecek. Bende herkese süpheyle yaklaşmaya, bazı yanlış insanların günahını almaya devam edeceğim büyük ihtimalle. Çok eğlenceli gerçekten.

      Ve aynı gece içinde bir vukuat daha. En ciddisi ve acıtanı da bu oldu maalesef. Bahaneler, söylenemeyen kırıcı sözlerin sadece kibar halleri. Karşı tarafınsa çoktan bahane öne süremeyecek kadar esnekliğini yitirmiş olması bütün kibarlıkları anlamsız kılıyor. Özellikle bu geceki. Böyle olduğu için, anlaşamadığımız için, anlaşamamamızın sebebinin aynı meseleye tamamen farklı yönlerinden bakmamız oluşu çok çok üzüyor beni. Güzel zamanlar geçirmiş insanların araları bozulunca hatıralarının acıması kadar beni boğan birşey yok. İki tarafın bahaneler olmadan, birbirini anlayarak konuşması gerekiyor. Bu gece uyuyamayacağımı biliyorum. Ama umarım düzelir. Önümdeki güzel bir günü berbat ettiğimin farkındayım. Ama içimden gelenler bu yöndeydi.

      Kahretsin. Yarın bu yazıyı sileceğimi biliyorum ama içimi dökmeliydim. İyi geceler herkese...

      Hyena ve Hyena

      Hyena hayatımdaki en ilginç kişi diye Lynx'den bahsediyosa bu Lynx tanınmalık biri. Bunla da kalmayıp onu bi yere koyup saatlerce izlenmelik ve hareketlerini not almalık bi tip sanırım. Ama Hyena ayrı. Hayatımda gördüğüm en çılgın ve deli dolu insan. Bide 'Ben sana söylemiştim!' i en acı veren şahıs. Sizi ve içinde bulunduğunuz karmaşık ruh hallerinizi çok takmaz ama verdiği öğütlerle iç dünyanıza oturan taş sizde duygusal manada kabızlık ya da ishal gibi durumlara yol açabilir. Bugün Britney Spears'dan 'Hot as Ice' ı dinlerken Britney ile Hyena'nın bi çok açıdan hayat felsefelerinin uyuştuğunu fark ettim. Şarkıyı sizler de dinlemelisiniz. Beni coşturan ender (beni bir çok şarkının gaza getirdiğini herkes bilir neden de böyle diyorsam) parçalardan biri. Ve şurda takıldım : 'You can look but don't touch' . !!! nası ya bu Hyena'nın cümlesi değil mi! İşte bu an anladım ki Britfish'in Hyena ve Britney'e karşı olan aşırı ilgisi ruh hallerinde kesişiyor. Kendisi hakkında bir yazı yazdığım için Hyena bana tapabilir ama onun iç alemindeki Britney'i ortaya çıkardığım ve bunu gözler önüne serdiğim için nefreti bu tapma arzusunu nötrleyebilir. O yüzden hayatıma ben bu benzerliği hiç fark etmemeişim gibi devam edicem. Siz de duymamış olun. Hyena mutlu, biz mutlu, Nazım zaten Mutlu :D

      Hyena bak birlikte fotomuzu koyıyım dedim. Bu arada klasörümde bu resim ' Diller dışarı, eller yukarı' diye kayıtlı. Sanırım espri anlayışımın vasatlığını ortaya koycak kadar kötü. Diğer bir yandan resim tamamiyle doğal bir ana aittir. (tabi yalnızca Hyena açısından)

      Ayrıca bahsi geçen şarkı:
      http://fizy.com/s/16l42l

      23 Ağustos 2009 Pazar

      The Horrors - Mirror's Image

      Horrors'un klipleri de tarzları gibi değişti. Artık teyzem bile izleyebiliyor halbuki ilk albümün videolarını bırakın kendisi izlemeyi bana izletmezdi neyse işte Horrors'un Primary Colours'un 3. videosu Mirror's Image...

      Saçlar


      Saçlarım bağımsızlıklarını elde edeli yaklaşık bir altı ay oluyor sanırım ama bu bağımsızlık günden güne Jonas Brothers'ın ortancası Joe Jonas(başkası olamaz mıydı sanki?) ve The Horrors'un gitaristi Joshua Third arası bi hale gelene kadar devam etti. Artık buna bi son verilmeli bence. Anime karakterlerine bile benzediğim duyumları aldığımdan... saçmalamayıp kısa kesiyorum berberle olan kavgamıza bir son verip güzel bi model yapmasını umarak canım berberime doğru yol alacağım yakında.
      Sansasyon yaratmak için okula saçlarımı kestirmeden mi gitsem?

      Ps: Yazdıklarımı okumadım.
      Ps: Siyah-beyaz olup tarz duran Joshua Third. Ağzı açık ayran delisi ise Joe Jonas.

      Kaykaycı Parkı

      Eğer Ankara'da yaşıyor ve bizler gibi her gününüzü Kızılay'da geçirmek zorunda kalıyorsanız yol tarif etmede ister istemez düzey atlıyorsunuz. 'Palmiya Kafe'nin broşürlerini dağıtan adamın ordan sağa dön.' ya da 'Dost'un ordan ilerle sağa dön sola dön düz git ahanda Tunalı!' gibi şekillerde yol tarif etmeniz mümkün tabi. Ankara'da yol tarif etmede belirleyici unsurlardan birisi de 'Kaykaycı Parkı' dır. Parkın gerçek adını bilmediğim halde bu şekilde andığım zaman hiç bir sorun yaşamadım. Tabi oraya Hyena, Goldfih ve Tatarfishle birlikte kaykaycı kesmeye az gitmemişizdir. Hatta ben bi gezimizi tablo halinde kağıda dökmüşüm ve bunu da sizlerle paylaşmak istedim.




      22 Ağustos 2009 Cumartesi

      Dershane Sınavı

      Dershane sınavının tarihi giderek yaklaşırken çeşitli bahanelerle insanların sınava girmediğini öğrendiğimden beri o sınava girme isteğim yok oldu. Bu yüzden üzgünüm sevgili 'Yöntem Dershane'si yöneticileri bir dehayla karşı karşıya olduğunuzu anlamak için biraz daha zaman harcamanız gerekecek. Sınava girmemek babama kimse girmiyo ben napıcam bi başıma demem etki etmediğinden aşağıdakilerden birini söyleyerek sınavdan kaçacağım. (şeytani sımayli)

      Kaçmak için bahanelerim de şu şekilde
      1. Gıda Zehirlenmesi ( İki kelimede kesin sonuç. Suçlu: Balık)
      2. Karın ağrısı, mide bulantısı, hastalık (Kitaptaki en eski numara)
      3. Dayımlar Almanya'dan geldi. (Gerekçe doğru tarihler yanlış)
      4. Tatile gidiyorum... (Anne veya baba gerekli olduğundan zor.)
      5. I'm pregnant! (Saçma, komik, pembe dizi yıldızlarına yaraşır bir bahane korkarım yanlış cinsiyetteyim)
      6. Bonus Track olarak; 'Ben girmiyorum.' (+10 Kuulite Yıldızı)

      Hyena'nın Dramı (The Killers 'Losing Touch' Eşliğinde Dinlenmesi Rica Olunur.)

      Ey sevgili okur,
      Sen hiç belli bir dönem boyunca haftanın her günü en az 3-4 saat görüştüğün bir insanla konuşamaz hale geldin mi? Şu anda aynısı Goldfish'le bana oluyor. Aynı evde yaşayan ama hiç karşılaşamayan, yazdıkları notlarla konuşan insanlara döndük. O bana Twitter'dan not bırakıyor onu yanıtlayıp, Last.fm'den mesaj bırakıyorum. Sonra Msn'de karşılaşıyoruz, biraz laflayınca o kaçıp gidiyor. Durumumuz içler acısı kendilerinin ışık hızıyla normal hallerine dönmelerini diliyorum.

      Tepkili Ps: Msn sıkıldığında ateş almaya gelir gibi duracağınız bir mekan değildir!

      21 Ağustos 2009 Cuma

      Ateşe Baca Lazım, Kitaba Hoca Lazım, Bu Bloga Şiir Lazım - 2

      Bugün sizlerle sevdiğim şiirlerden bir tane daha paylaşmak istedim. Ve sevgili arkadaşım Pulpo'nun beğenisi üzerine Nazım Hikmet Ran'dan 'Ceviz Ağacı' nı yayınlıyorum.


      Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
      ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
      budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
      Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

      Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
      Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
      Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
      koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
      Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
      Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
      Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
      Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
      Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

      Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
      Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

      ...............................................................................

      Ab Rocket(6 Packs Garantili)


      Pek sevgili babacığım dün eve gelirken yolda görünce elime tutuşturmak suretiyle beni ziyadesiyle şaşırttı. Göbeğine karşı verdiği amansız savaşta(bkz: iyilik ve kötülüğün amansız savaşı) kendisine yardımcı olması için her türlü şeyi denedi ama o göbek hep orda kalmaya devam etti yetmezmiş gibi zamanla daha da güçlendi daha da büyüdü. Şimdi bu açıdan bakınca babam kötülük oluyor sanırım hiç yenemediğine göre... Kendileri bu mucizevi etkiye sahip olduğu sanılan alet sayesinde göbek problemine bir çözüm bulur mu bilinmez ama bu IKEA mobilyası gibi kendini bizzat kendimin kurduğu garip alet sayesinde yakında ailecek 6 Pack Family modunda olacağımız kesin(en azından zihinsel olarak.)
      Yanda ateşli bir 6 packs sahibini kaslarını gururla sergilerken görmekteyiz.
      Bu arada Uyanık Bar adlı program en kötü televizyon şovu olmaya aday. Ne rezillik o öyle.

      Kazancım Hizmet

      Bunu Hyena'ların apartmanının posta kutularından birinden çalarak bir ailenin Anakara'nın en güzel etli ekmek yapan yerine ulaşma fırsatını ellerinden aldım. Sırf siz saygıdeğer okuyucularımız böyle bir şeyi bizimle birlikte kaçırmayın diye. Sanırım bi dükkan açsam koyacağım son isim 'kazancım bilmemney' olurdu. Fotoğrafa dikkat. Etli ekmeği ne kadar da severek ve özenle yaptıklarını göreceksiniz. Parmaklar bana ait bu arada. Ve fonda Hyena'nın gri pantolonunu görmektesiniz. (beyaz olmalıydı bu)


      Solist Dediğin Enerjik Olucak

      Zıplayanı, bayılanı, kıvırtırken düşeni, konsere gelen adama atlayanı, döveni, söveni ve daha bir sürü davranışı olan bir tür bu solistler alın size bunun bi örneği olarak konser bitimindeki Nirvana ve Kurt Cobain.

      20 Ağustos 2009 Perşembe

      İnsan mısın kızım sen?

      Tokyo Dünya üzerindeki en garip yer olabilir. Evet ama Japon milleti de bu kadar ilginç olmasaydı gibi malak cümleler kurmadan size bu muhteşem canlıyı takdim etmeyi bir borç bilirim.

      Yüzündeki ifadeyi daha iyi görebilmek için: https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9ly0NEj6Y6P6zJV-j8gczyYkwNxviOsuLrBiXySVcnvUpvVXZ3T_MqCbJAwOjqc3YL7xeWY-ut36LOBuNbCAJxSWxtAllvH9eKuDOI-vZqS3rwkGlj3HiKc6Kx99LP-W6UycjQIuaKQTL/s1600-h/IMG_6292.jpg

      19 Ağustos 2009 Çarşamba

      Koi Tatilde!

      Pek sevgili Koi tatilde
      ve size soruyor

      ''Discoya her gittiğimde Macbeth okumam veya oturmam kuulite yıldızlarımı arttırır mı?''
      Korma Koiciğim kuulite yıldızların tavan yapmış durumda hatta öyle bi durumdaki disco topu senin parlaklığını kıskanmaya başlayacak. Dikkat et.

      Sizce?

      milkamilkamilkamilkamilka !

      -başlarken down to the waterline çalıyordu-

      uzun zamandır bloga yazamıyorum. bilen bilir -hyena- jellyfish, goldfish- iş hayatı böyle işte. akşama kadar çalış, sonra gel yat. blogu sadece yarı uykulu bir şekilde okuyabiliyorum.

      neyse efenim, bugün yine yorgundum. ama annemler evde olmayınca, bütün yorgunluk kalktı üzerimden sanki. bilgisayarın karşısına geçtim, e tabi dire straits olmadan olmaz, bir yandan water of love dinlerken, bir taraftan da internette geziniyordum. taa ki hyena bana o efsane messenger konuşmasını atana kadar.

      tam hyena ya ne yapsam olm acaba, film mi izlesem, hangi filmi izlesem diye sorup, film izlemeyecekken, hyena o konuşmayı attı. ve tüm akşamım renklendi. her cümlesinde güleceğim bir konuşma olacağını bilemezdim bunun. neyse çok meraklandırdım sizi. here we go ! milkamilkamilka ve swordfish yorumları!

      kamoka:
      *rockn coke a gittim
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *evet gamzeden öğrendim
      *kimleri izledin
      kamoka:
      *wouwwwwwwwww : şimdi ilk olarak buraya bakalım. hyena'nın kimleri izledin sorusuna karşılık milka "wouwwwwwwwww" cevabını veriyor. nasıl yorumlayayım bilemedim.
      devam edelim:
      kamoka:
      *benim için linkin park önemli : aynı cümlenin devamında arkadaşımız rockncoke u bu sene kurtaran grubu linkin park ile karşılaştırıyor. ve sanki prodigy kimmiş, skimden aşşağa dinozor daşşağa der gibi de bir hali var. tabi bu konuşmayı ben yapmadım, ama yazıdan çıkarabildiğim kadarıyla arkadaş hala "in the end" in etkisinde.

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *ama linkin park yerine santigold a gitmedin dimi? : hyena nasıl da biliyor ama dimi? konuşmanın kırılma noktası işte burası. santigold vs. linkin park. sanki rakınkok organizatörleri bunu bilerek yapmış. değil mi kamoka?

      kamoka:
      *gerisi çok da tınımda değil : bingo! nasıl da bildim ama, bir önceki kamoka yorumuma bakarsanız, arkadaşımızın "sikimden aşşağa dinozor daşşağa" kıvamında olduğunu yazmıştım. gerisi çok da tınımda değil !

      isterseniz rockncoke sanatçılarının bir kısmına bakalım. arkadaşımızın tınında olmayan sanatçılara:
      1- rockncoke a gitsem bu grup için giderdim dediğim grup: kaiser chiefs (kayserili olmamın bunda bir etkisi yok) adamlar employement gibi bir albüm yaptılar. tüm dünya bu adamları konuştu. sahnelerini zaten söylemeye gerek yok. tek kelime ile mükemmeller.

      2- razorlight!!! bu adamlar da en az kaiserchiefs kadarlar. zaten indie denilince kaç grup var ki doğru dürüst? stumble&fall şarkısını hiç dinlememiş olabileceğini düşünüyorum kamilin. neyse diğer gruba geçelim.

      3- santigold: kendilerini ilk olarak santogold olarak tanımıştım. o zamanlar galiba stiffed de solist değildi. (yamulmuyorsam) buradan on tavsiyem biraz "light out" biraz da "your voice" ve tabi ki "say aha" dinlemesi.

      neyse konuyu çok dağıttık. rockncoke da cold war kids ve juliette lewis de vardı bu arada. bunlar arkadaşın "çok da tınında olmayan" gruplar.

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *ne biliyim izlemeyeceğim sınırlı sanatçılardan biriydi linkin park
      *hele santigold la çakışıyodu ki
      kamoka:
      *aaaa ne biçim bi tarzın var : konuşmanın kırılma noktalarından biri daha. konuşmanın ilerilerinde hyena ya sen cahilsin, sen bilmezsin, müzik için birşey ifade etmiyorsun diyen insan bu. bakalım neler olacak!

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *çok sanatçı seçmem ama linkin park ı canlı görsem ne olur görmesem ne olur : bu konuda hyena çok haklı. benim playlistim de bir dizzy glispie çalar, arkasından nightwish. ama linkin park ne dizzy glispie ile ne de nigtwish ile karşılaştırılabilir.
      kamoka:
      *çok yazık....
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *dandik çoluk çocuk grubu listemde ilk 10 da
      *alınma : hyena söylemiş ama, milka durur mu?
      kamoka:
      *asıl senin salak şarkıcıların öle
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *müzikle ilgilenirim ben
      *nu metal gibi kırma bi tarzı olan bi grupla işim olmaz
      kamoka:
      *bizde şekercik
      *müziğin içindeyim
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *güzel
      kamoka:
      *o yüzden bilmeden konuşma : sizce de çocuk gibi konuşmamış mı? kafamdakileri çok iyi toparlayamıyorum uykusuzluktan. bir toplasam çok daha iyi benzetmeler yapacağım. cips kola özel kilit, ya da çelik ayna günlerime götürdü beni. "bilmeden konuşma" ...
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *bilmeden konuşma derken
      kamoka:
      *linkin park ı dinlede öle konuş
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *yeterince dinledim
      kamoka:
      *benim yanımda linkin parka laf edemezsin : woaw woaw ! yeah men! yeah men! oh yeah ! benim puanım sana 9 kanka !
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *isterse chester gelsin
      *linkin park benim için müzikal anlamda bi yenilik ifade etmiyo
      kamoka:
      *sen müzik için hiç bişey ifade etmiosun... : ben bunu okuduğumda sen ne ifade ediyorsun demiştim. hatta hyena ya bunu söylemesine de baya gülmüştüm. rockncoke a gidip diğer gruplar tınımda değil diyen bi insan bunu başkasına nasıl söylebilir dedim. scroll down yapıp konuşmanın devamını okuduğumda ne göreyim. oh yeah! oh yeah! yeah men! oh yeah!
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *afedersin
      *sen ne ifade ediyodun : bingo! nasıl da biliyorum ama. oğlum böyle bu işler. biraz önce söylediklerim yine geçerli.
      kamoka:
      *canlı performanslarını izlede konuş : bunu söyleyen kişilik rockncoke a gidip kaiser chiefs in canlı performansını izlemeyen kişilik. düşünün sevgili okurlar.
      *benim grubum var : bunu söylemekten nefret ediyorum şerefsizim. ama yine de: oh yeah men! oh yeah! hayır yani, her grubu olan, müzikal anlamda çok iyi şeyler mi yapıyor? grubu ne gördüm, ne duydum ama, çaldıkları parçalar şöyle olsa gerek:
      1- sevda çiçeği
      2- saydım
      3- senden çok var (bu da hyena'ya atıf)


      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *eee nolmuş bizimde var
      kamoka:
      *aman sen ne işe yararsın
      *ece fln süperlerde
      *sen nesin be
      *solistiniz bateristiniz çok iii
      *sen 0
      ben bu cümlelere yorum yapmıyorum, yapamıyorum. hyena gerekli cevabı zaten vermiş.

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *şu an bilinçaltında kalınmış tüm ezikliği kusuyosun ama bu seni sadece daha fazla zavallı yapıyo
      *üzgünüm kamil

      hyena burada kilitliyor. ne diyeceğini bilemeyen arkadaşımız yine ilkokul günlerine dönüyor:

      kamoka:
      *ben sana acıyorum
      bende sana acıyorum be evladım. müziğin her türünden anlayan bir sınıf olarak, bir bakıyoruz, kamil sadece linkin park dinliyor. sonra da hyena'ya laf atıyor. sen ne anlarsın müzikten diyor. eğer şurada güzel bir laf koysaydın, sana puanım 9 olacaktı kanka!
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *müzikten anlayıp tarzları sindirdiğinde gel : ki hyena yine gerekli cevabı vermiş.

      kamoka:
      *kitaptan aldığın cümleleri bana satma : ah be ivladım. yine mi ilkokul günlerine döndün?bunlar gayet sade cümleler. "müzikten anlayıp tarzları sindirmek". çok mu ağur geldi bunlar sana?

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *o zaman belki linkin park diil daha kaliteli şeyler hakkında tartışırız
      *kitaptan aldığımmış
      *yaratıcılık ve taklitçilik arasındaki sınırı biliyo olman güzel
      hyena açığı bulmuş ve vurmuş. süper giderken, bir anda kurtlar vadisine bağlamış nedense:
      *biz kitapları yazarız

      kamoka:
      *seni engellicem kusura bakma... çok basitsin....kendini bi bok zannedion ama hiç bişeysin : ve söyleyecek birşeyi kalmayan, birşey söyleyemeyen kamoka, engellemenin herşeyi çözeceğini zannederek kaçar gider. bu sırada bakın arkadan hyena efendi ne yazar:

      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *siz onları alıp okur satmaya kalkışırsınız : işte şimdi kurtlar vadisi olmadığını anladık. swh.


      böyle yani. tüm akşamımı neden bu yazıya harcadığımı da anlayamıyorum. bug isimli filmi seyredecektim. seyreden varsa tavsiye eder mi bi yorum yazsın.
      bu arada bu konuyla ilgili son fikrimi soran varsa;

      fuck LP !

      -biterken "i predict a lot" çalıyordu-

      Twilight Saga Attırıkları


      Jellyfayşem yazmış ben devam edeyim. Daha doğrusu aramızda yaptığımız bir Twilight diyaloğunu taşıyayım buraya. Jellyfayşem'in güzel yorumlarından sonra iyi gider bence.



      • Bella ölmek üzeredir. Son sözleri ve itirafları:

      - edvırt...(gözler kırpıştırılır. dudak ısırılır. Acı çeken liseli Japon kız mode: on)


      +Bella... Elin mi kırıldı sevgilim? İyi misin? Üşütmedin değil mi? Bella aşkım...


      -edvırt... ben... (gözler kırpıştırılmaya devam) sana itiraf etmem gereken bir şey var... ben... ben... (o Yunan tanrısı karşısında erir, kekeler tabii zavallı kız) tanıştığımızdan beri... Kabızım edvırt! Evet kabızım. Çok acı çekiyorum sevgilim.... (gözler kırpıştırılmaya devam..)


      + Bella... Seni korumalıyım. Senin için canımı vermeye hazırım. (ecnebi kıro) my beautiful. Arabanın altından çekerim Bella. Jacob'la arana girerim Bella. Kanını içerim Bella. Bokunu yerim Bella.


      - edvırt dur.! beni kabız eden sendin aslında.


      Ateşe Baca Lazım, Kitaba Hoca Lazım, Bu Bloga Şiir Lazım - 1

      Hepimizin temel ihtiyaçlarımızdan başka ortak özelliklerimiz de var. Mesela sevmek. Birini, bi şarkıyıi bir resmi ya da ne biliyim bir çiçeği. Sevip sarılamadığımız, görüp dokunamadığımız, duyup dinliyemediklerimiz karşısında hissettiklerimiz de kimi zaman ortak. İşte bugün bu ortaklığı gözler önüne açıkça seren insanlara ve eserlerine blogda yer vermeye karar verdim. İlk şiir olarak da en sevdiğim şairlerden Attila İlhan'ın 'Üçüncü Şahsın Şiiri' ni seçtim. Keyifle okumanız dileğiyle....

      Gözlerin gözlerime değince
      Felaketim olurdu, ağlardım
      Beni sevmiyordun, bilirdim
      Bir seviğin vardı, duyardım
      çöp gibi bir oğlan, ipince
      Hayırsızın biriydi fikrimce
      Ne vakit karşımda görsem
      Öldüreceğimden korkardım
      Felaketim olurdu, ağlardım
      Ne vakit Maçka'dan geçsem
      Limanda hep gemiler olurdu
      Ağaçlar kuş gibi gülerdi
      Sessizce bir cigara yakardın
      Parmaklarımın ucunu yakardın
      Kirpiklerini eğerdin, bakardın
      Üşürdüm, içim ürperirdi
      Felaketim olurdu, ağlardım
      Akşamlar bir roman gibi biterdi
      Jezabel kan içinde yatardı
      Limandan bir gemi giderdi
      Sen kalkıp ona giderdin
      Benzin mum gibi giderdin
      Sabaha kadar kalırdın
      Hayırsızın biriydi fikrimce
      Güldü mü cenazeye benzerdi
      Hele seni kollarına aldı mı
      Felaketim olurdu, ağlardım

      .............................................

      9 Li



      Metalci selamı yapan illustrasyonlar çizen Brezilyalı sanatçı kaçamadı. Si Scott kadar olmasın 9 Li de pek yaratıcı ve yenilikçi bir tarza sahip hint mürekkebi ve akrilik boyayla yaptığından mıdır bilinmez çalışmaları çok hoş duruyor. Simetri hastalığına da ayrıca bittiğimi söylemeden geçemeyeceğim

      Into The Twilight



      Dost Kitabevi'nin duvarlarını süsleyen çerçevelerdeki Charlie Chaplin ve Pulp Fiction posterlerinin yanına birde Twilight afişinin asılması bu filmin popüler kültürümüzde tuttuğu yeri bana göstermiş ve bu yazıyı yazmaya zorunlu hissettirmiştir. Filmin konusunu bilmeyen kalmadı artık ama şöyle bi bahsetmekte yarar var. Buzdolabı gibi soğuk ve sevimsiz hareketler içerisindeki kızımız Bella, okulun en yakışıklı vampiri Edward'a aşık olur. Yazar Stephenie Meyer seri boyunca bu aşkın imkansız yönlerine rağmen nasıl da tıkır tıkır yürüdüğünü, bu yalnız ve mutsuz dünyanın yüzüne çarpar. Kitapları ve filmi dünya çapında bu kadar ilgi odağı yapan şey aslında oldukça basittir. Bilindik vampir dünyasını her kızın hayalindeki erkekle ya da diğer bir deyişle her insanın sahip olmak isteyeceği bir yaşamla tanımlamıştır. Edward'ın güneşe çıkınca parlaması günümüz gençlerine (mesela Hyena) yaratıcı beddualar konusunda yardımcı bile olmuştur. ( Güneşe çıkmış vampir gibi disko topuna dönesin! )

      Film düşük bir bütçeyle çekilmesine rağmen gördüğü ilgi sanırım biraz da oyuncuların güzellik derecelerine bağlı. Bella'nın deyimiyle ' Yunan tanrıları kadar güzel Edward ve vampir alemi' olduğundan dolayı filmde herkes güzel. Yakışıklı ve güzel diye bir ayrım yok çünkü onlar zaten insan bile değiller. Oyunculuklar konusunda ise fazla yorum yapmak istemiyorum sürekli gözlerini kırpıştıran Bella ile tedirgin Edward'ı sanırım en güzel bir Ekşi Sözlük dahisi anlatabilir. İşte o da şöyle demiş:

      ' Zaten gastritim vardı üstüne ıspanaklı börek yedim bakışları atan Bella ile az önce bok yedim çok iğrençti yüz ifadesine sahip Edward'ın hikayesi.'

      Ki düşündüğünüz ve yüzleri gözlerinizin önüne getirdiğinizde bu yazarın ne kadar da haklı olduğunu sanırım siz de anlarsınız.

      Serinin en kötü kitabı 'Tutulma' idi. Bir isim bir kitaba bu kadar gider dedirtiyordu gerçekten. Olayların tutukluğu ve Edward'ın Jacob'ın ( kendileri filmin herkesçe beğenilen yakışıklı kurtadamı olur) Bella hakkındaki düşüncelerini olgunlakla karşılaması sizi çileden çıkartacaktır. Kitap boyunca bir vampir savaşından söz edilipdurulur ama savaş beklentileri karşılıyamayacak kadar kötü bir dille geçiştirilerek anlatılmıştır. Bu kitap sizi ( ben ve goldfishe olduğu gibi ) Şafak Vakti'ni okumaktan alıkoyabilir. Ancak buna karşıkoymalı ve o kitabi okumalısınız. En azından vampir dünyasının merak edilen yönlerinden söz ediyor :) .





      Alacakarnlık'ın soundtracki bana göre oldukça başarılıdır. Zaten yazarımız kitapları Muse ve Linkin Park dinleyerek yazmıştır. Linkin dinlemesi çok önemli değil ama Muse'a kitabının başında teşekkür etmesi ( Tatarfish sağ olsun kitabı orjinal dilinde inceleme fırsatımız da oldu ) beni o kadar çok mutlu etti ki yüzüm kızardı elim ayağıma dolandı. Filmin beyzbol sahnesinde çalan 'Supermassive Black Hole' bana sinema salonunda tiz bir çığlık attırmış, sonda çalan Radiohead'den '15 Steps' ise bir holiganmışçasına beni bağırtmıştır. Beklentilerim ' Yeni Ay' ın da bizi bu oranda mutlu etmesi yönündedir.

      Bu seri ortalıkta 'Ben ona Cedric'ken de aşıktım kızıaamm!' diyen ve kusursuz aşk arayışında, ölümsüzlük peşinde bir nesilin dolaşmasına neden olsa da severek takip ediyoruz.

      Hyena & Lynx

      Lynx'i ilk gördüğümden beri seviyorum. Evet, çok yakınım olduğu için kız kardeşim gibi ama seviyorum işte onu. Aslında bazen nefret ediyoruz karşılıklı ama olsun biliyorum ki o da beni seviyor. Lynx aslında bastırılmış bi karaktere sahip gibi gözükür ama değildir. Lynx farklı biri ya hayatımda gördüğüm en farklı insan olma potansiyeli var aslında...

      18 Ağustos 2009 Salı

      Them Crooked Vultures



      Konserler tam gaz devam ederken yeni fotoğraflar da elimize ulaşıyor. işte bugüne kadar paylaşılan fotoğraflar...

      İnternet çok garip -2-


      Megaupload bana ne anlatmaya çalışıyosa artık.

      Cepa Gezisi

      Geçen yıl Hyena, Goldfish, Tatarfish, Britfish ve ben tarafından gerçekleştirilen bu gezi akla hayale durgunluk veren, anlatılıp eğlenilen, tiyatro ödevi diye Serhat'a (bu bizim uzun, karizmatik ve kumral tiyatro hocamız olur) sunulan hatırlanması bile insanı gülümseten anılarla dolu bir gündür. Anlatmak için neden bu kadar eski bi anı seçtim bilmiyorum ama çok güzeldi napıyım.

      Yolunu kaybetmiş buluşmacıların toplanma noktası olan YKM önünde buluşulur. (Ebru Ablaya da burdan selam ederim.) İçilmek için alınan su, gözleri tıpkı bir balığın açabilceği kadar açmış Goldfish'in sorularına (Cepa diyorum Cepa Cepaaa!!!) gülmek suretiyle yoldan geçen bir adamın suratına fışkırtılır ama özür dilenmez. (bkz: işte bu ayı benim) Sonra aynı şişe Hyena'nın diş etlerini yerlerinden çıkarıp onları görünmez kılıncaya dek ani bi hareketle Hyena'nın suratına yapıştırırlır. Burdan hala özür dilemekteyim ondan ben yalnızca mikrofon gibi kullanmak istemiştim ama merdiven indiğimiz aklımdan çıkıvermiş. Bu olaylar üstüne agresifleşmişim sanırım fakat otobüs şöförü stres atmamada baya yardımcı oldu bana. ( aman sağ olsun! )

      Şimdi efendim bu an benim tanımadığım bir insana ilk kez hakaret edişimdir ki bütün durak buna şahit olmuştur. ( durak dediysem 3 5 kişinin beklediği bir duraktan değil, Sıhhıye duraklarından bahsetmekteyim ) Cepa'ya giden otobüsün yerini bilmemek ayıp mı? Hayır değil. En azından öğrenmeye çalıştık. Duraktaki bilmesinin muhtemel olduğu bir kıza yanaştık ve sorduk 'Bu otobüs Cepa'ya gider mi?' diye. Kız asosyal çıktı napalım bilmiyomuş. O bilmezse duraktaki geri kalan o yaşlı nüfus nerden bilir dedik ve diğerlerine sormak yerine şöförle irtibata geçmek istedik. Kartlı, eski ve titreşimli bir otobüs durağa yanaştı. Ben (grubun gereksiz işleri içtenlikle üstlenen kişisi) gidiyim sorıyım dedim. Gerisi şöyle .... ( etraf bulanır kırmızı bir otobüs ağzına kadr doludur ve kapısında ben durmaktayım... hayal edin)

      jellyfish: Cepa'dan geçer mi?
      boş bakan ve aynı Goldfish gibi gözlerini açan şöför: .....
      jellyfish: (son bi umut) Cepa? ( ağlıyan köpek bakışı)
      b.b.v.a.g.g.g.a.ş: .....
      jellyfish: Cepa! Cepa! Cepa! (Braveheart mod on)
      kırmızı otobüs: vın vın vın (ilerler)
      jellyfish: (şöförü kastederek) HAYVAN!!!!
      ...............

      Tabi durağı terk etmek zorunda kaldık. Ve bi yolunu bulup gittik Cepa'ya. Açıkçası hiç de sevmedim orayı böyle soğuk bi yer. İnsanın arkadaşlarıyla kopunca direk göze battığı garip sıradışı bişeymişsin gibi bakıldığı bi yer işte her neyse uzatmıyım. İçeri girdik yemek yedik tabi macera arayışı tam gaz devam ediyor böyle. Goldfish'imiz esmer olduğundan tabiatı her daim bir İspanyol gibi davranmaya yakındır. (bu bunun nedeni değil tabi) Hep gaza geldik. Uzun tartışmalar sonucunda Goldfish'in İspanyol olmasına ve benim de onu burda gezdiren arkadaş olmama böyleliklede MC çalışanına bi şok yaşatmaya karar verdik. Aslında asıl şok biz yaşadık....

      balık gözlü (napıyım o gün herkes öyleydi sanki) mc çalışanı: merhaba!
      jellyfish: merhaba!
      goldfish: hola (elin İspanyolu da olsa karşılaşınca selamlaşma biliyo sanırm. anlamsa bile bi şekilde muhabbete ayak uyduruyo)
      mc çalışanı: Ne arzu etmiştiniz? (tabiiki de böyle eski Türk filmlerinden fırlamış gibi konuşmuyordu)
      jf: Que quieres? (ben değil o istiyo mesajını çaktım ben burda kasiyere)
      gf: Bi dakka (kasaya arkasını döner ve kopar)
      jf: (haydaa bakışları)
      gf: (kendini zorda olsa toparlar) un sundae con chocolate (helado demek bile aklımıza gelmedi)
      jf: Bi çikolatalı sundae.
      mc çalışanı: (bizden bıkmıştır kasanın bi kaç tuşuna basar) Su ister mi??
      jf: (Aman Tanrım! biz böyle olabilceğini hiç düşünmemiştik ! Ne bu ya kamera şakası mı su neydi lan! gözler goldfishe kayar, mırıldanır) İstermisin?
      gf: CIK!! ( anam ispanyol dile geldi :D )
      jf: (hala çevircem diye uğraşır) yok istemiyomuş. (hı sordun öğrendin adam anlamadı sanki)
      === dondurmayı kasiyer verir
      jf: sağ olun. (hadi dönüp kaçarak uzaklaşalım tavırları)
      gf: gracias!
      jf: (şaşkın bakışlar ne yani sıçtım sıvayım mı ne yapıyosun gf??!!)
      .....

      Sonra masaya doğru yönelirken kopulur. Ah ah bu ne güzel anı böyle anlatırken yaşadım resmen. Sonrası bilindik bir 4+1 buluşması. (ki biz hep böyle buluşuruz zaten) Gittik gözlük denedik, kadına kafayı yedirttik, Britfish yığınla Britneyle ilgili bişeyler aldı. Tatarfish pembe toka denedi vesayre vesayre. Eve sanırım hiç birimiz gülmekten altımıza etmeden ulaşabildik. (yani umuyorum :D) Eve geldiğimde çene kaslarımın yorgunluğunun bünyeme verdiği acıdan dolayı yattım ve şimdi bu yazıyı yazmak için yeni uyandım desem inanır mısınız hayır tabiiki de bu ne saçmalıyo dersiniz. Demek ki yazmaya bir son vermenin vakti gelmiş. Daha başka anılarla karşınıza çıkıncaya dek esen kalın. (gir oğlum jenarik müziği naynaynayanaynay nanananana nay naynaynaynaynaynay nananana nay naynaynaynaynaynay nanananana nay!) hey tey!

      Çorum İngiltere'ye Karşı

      Babaannem Dünya üzerindeki en yaratıcı aşçılardan biri ama bunun ötesinde o bir büyücü(!), o bir robot(!!), o bir mutant(!!!)... ama herşeyden öte o biiir İNGİLİZ(!!!!!). Evet babaannemin ağır İngiliz aksanıyla ağzından kaçırdığı kelimelerinin bir gün bunu ortaya çıkaracağını bilir miydi bilinmez ama ortaya çıktığında da çok diretmedi. Kökenlerinin İngiliz olduğunu, atalarının Çorum'u görünce dayanamayıp buraya yerleşmelerinin yürek burkan hikayesini anlattı.

      Peki 'Çorum mu, İngiltere mi?' diye sorduğumuzda ise aşağıdaki cevapları hızlıca sıraladı.
      • İngiltere de neymiş? Nereymiş?
      • İngiltere Çorum'un yanında itim diye gezemez.
      • İlgiltere dönsün bokuna baksın.(hö?)
      • İngiltere de kalaydık sürünürdük, akıllılık etmişler Çorum'da kalarak.
      • Bir Çorum'dan kaç İngiltere çıkar biliyo musun?
      • Çorum'un adı geçtiği yerde, İngiltere diyenin aklından şüphe ederim ben.
      • Çorum'un gücü adına.(Sonuncusu benim eserim.)
      Yani burdan anladığımız kadarıyla babaannem doyduğu toprakları tercih etmiş ama İngiltere'nin de seveni bol. Burdan çıkaracağımız ders ise babaannem biiiiiiiiir insan değil. Evet.

      17 Ağustos 2009 Pazartesi

      İnsanların Yumurtladığı Bir Dünya


      Bir biyoloji sınavına çalışırken uyuşuk ve dolma beynimin ürettiği bu saçma sapan fikri paylaşmak istiyorum sizinle. Çok saçma evet. Hatta "bi git bi çay koy" diyebilirsiniz ama blog benim blogum değil mi yazarım işte.(öhöm bizim blogumuz tabiiki) Bu yazıyı okuduktan sonra dünyama 1 adım daha yaklaşacaksınız. İşte biyoloji çalışırken "Ya insanlar yumurtlasaydı?" soruma verdiğim cevaplar. Anlaşılan biyolojiden daha ilginç gelmiş bu soruyu cevaplamak.


      • Kapı önlerinde veya cami avlularında battaniyeye sarılmış yumurtalar olurdu.

      • Çocuklar ve anneleri çok daha rahat karışırdı.

      • Küvözler gibi yumurta saklama merkezleri olurdu. Yumurta kırılırsa eğer veya kabuğunun rengi solarsa yer yerinden oynar, kamuoyu ayağa kalkar, sağlık bakanlığı suçlanır ve köşe yazarları yumurtalar üzerine yazılar yazardı

      • Yumurta yiyen hayvanların soyu tüketilirdi.

      • Sosyetik insanlar yumurtaları için özel çantalar, ısıtma cihazları bulundururlardı. Bebek markaları gibi yumurta markaları da olurdu.

      • Ünlüler yumurtalarıyla milyon dolara poz verirdi.

      • Kırılan kabuklar saklanırdı. Yumurta sıvısı kök hücre alanında devrim yaratırdı.

      • Ana rahminde olmak gibi; yumurta içinde yaşamak, yumurtadan çıkmak, yumurtadan çıkarken mücadele etmek, yumurtadaki ikizler ve bunun gibi herşey sanatçılara ilham verirdi. Şarkılar yazılır, ünlü film replikleri kişisel iletilere taşınırdı.

      • Marjinal insanlar yumurtaları boyardı.

      • Savaş zamanı toplu yumurta kırımları olurdu.

      • "abi ben yumurtadayken metal dinlemey başladım." veya "annem yumurtama bira enjekte edermiş yeaa" gibi övünürdü insanlar. Bende yumurtadayken büyük ihtimalle çikolata kokusuyla yaşamış olurdum.

      • Yumurtanın şekliyle ilgili espriler dönerdi. "yumurta kafa" lafı boyut atlardı.

      • Büyük ihtimalle yumurta yemezdik. Çok korkunç gelirdi.

      • Süper kahramanların yumurtaları da süper olurdu. Süperman bir yumruğu havada çıkardı mesela yumurtasından.

      • "Seni doğuracağıma taş doğursaymışım." gibi anne bedduaları çok daha orijinal olurdu. "yumurtaydaken hava alamamışın sen" gibi.


      İlginç olurdu bence. Şimdi gitmeliyim. Aklıma geldikçe ekleyebilirim. Bu arada Hyena'ya zamanında kafayı yedirttiğim için özür diliyorum burdan. Bu fikirlerimi birine aktarmalıyım biliyorsun ve deli olmadığıma ikna edebileceğim tek kişisin. Yumurtlayın gari.

      16 Ağustos 2009 Pazar

      Yasemin Mori


      Hyena ile pek bir sevdiğimiz Yasemin Mori bu yazının konusu. Eminim bu başlığı görünce bana gıcık olacaktır Hyena ama tutamadım kendimi. "Arjantin" dinlerken başlıyorum. Kendisi 82 İstanbul doğumlu. Bilkent Grafik Tasarım'dan mezun oluşu ayrıca bu güzel saçlı insana karşı sempatimi arttırmıştır ne yalan söyleyeyim. Küçüklükten beri kendisi müzikle içli dışlıymış ve Queen dinlermiş hep. "Hayvanlar" gibi güzel mi güzel bir albüm çıkarmış ondan sonra. "Aslında Bir Konu Var"'dan tanırsınız.
      Şarkılarına gelecek olursak ilginç bir şekilde tek tek etkisi altına alıyor. 2-3 ayım onunla geçmiştir. "Konuşmak"'la başladı. Kafamda sürekli çalıyor ve şarkının atmosferinden kurtaramıyordum kendimi. Ardından "Arjantin"le tatil moduna girmeyi başardım. hepsi çok güzel. Sözler ara sıra saçma geldi ama derinliğini şarkı etkisi altına aldıktan sonra kavramayı başarabildim. Yeni albüm yapsın koşup alalım.
      Elbiselerine ayrıca hastayım. Dalgalı saç sevgimi iyice pekiştirmekte. Konuşma tarzıyla iyice sevdirmekte kendisini. Budur tek söylediğim.

      Histeri(The Children)




      Hyena ve White Tiger buluşamaz buluşunca da hep sinemaya gider filmler ise bi boka benzemediğinden olsa gerek Hyena mallaşır, White Tiger yavaş yavaş delirir. 'Histeri'yle bu gelenek bozulmadı. Sinemalarda birşey yokken gidilebilecek 2-3 slasher her zaman bulunur, bunlara girer bi düzine gencin katledilişini izler sonra çıkarsınız ama gelin görünki histeri böyle bir film değil. Bunun esas nedeni filmde hepi topu 9 kişinin olması. Konusu da 'Noel' için biraraya gelen iki aile mutlu mesut bir yılbaşı geçireceklerini düşünür AMA... Ters giden birşeyler vardır(!!!!!) Ziyarete gelen ailenin küçük oğlu Paulie hastalanmıştır, karlarla kaplı bu şehirden uzak büyük evde(bkz: klişe) huzur ve mutluluk istenmeyen misafirler olmuşlardır. Paulie'nin hastalığı diğer çocukları rahatsız etmiştir çünkü bu mutlu mesut dağ evinde ksilofonuyla takılmakta, cıngar çıkarmak için bahane aramaktadır. Bir gece geçmeden diğer çocuklarda hastalanırlar ve eğlence başlar(bunu diyebilmeyi gerçekten isterdim) bizim minik veletler deliririr, kusursuz planlarıyla anne-babalarını ve ablalarını avlamaya başlarlarlar(bkz: av mevsimi başlangıcı) ölümler ne çok kanlı, ne de dahiyane sadece öldürüyolar işte. Ablaları durumun farkına varıp, millete söylediğinde paranoyak katil muamelesi görüyor falan filan. Paranızı boşuna heba etmeyin diye servetini filmlere yatıran ben filmden bi bok anlamadım.

      ---- Spoiler İçeren Sövme ----
      Yönetmen ve senarist bozuntuları hiç mi film izlemediniz kuzum siz? Normal bi seyirci sevdiği filmin devamına gider. Sen kürtajdan kurtulmuş genç kızla, her taraftan çıkan hastalıklı veletlerin neden hastalandığını ikinci filmde anlatamazsın ki. Ha illa anlatıcam bunu ben diyosan ilk filmde ağzımıza bi parmak bal çalsaydın, olmadı filmi biraz güzel yapsaydın. AYIP.
      ---- Spoiler Biter ----

      Sonuçta IMDB 6 civarı vermiş, Hyena puanı da aynısı.

      Sevgili film isimleri bulucuları The Children çocuklar demektir. Histeri ne alaka? Beyniniz her daim sulu sizin hayattan soğutuyosunuz.

      13 Ağustos 2009 Perşembe

      Hyena Tv 3 Paramore - Ignorance

      Hepimiz Hayley Williams'a hastayız ve Paramore'u seviyoruz. Başka birşey var bu grupta ama Arctic Monkey'e olduğu gibi artık onlarda olgunluk evresine girmişler. Yeni albümden çıkan ilk video 'Ignorance' o eski neşeli Paramore klipleri arasında Decode'la yan yana dursada şarkı güzel efendim. Siz siz olun Hayley'nin dediği gibi Cehalet'i yeni arkadaşınız yapmayın izleyin izlettirin. 'Riot!' fazlasıyla iyiydi 'Brand New Eyes'da öyle olacak gibi.
      Ps: O klistrofobik ortamda ampulle klip çekme kimin fikriyse bravo.

      Dae Jang Geum


      Ailecek TRT1'deki Saraydaki Mücevher adlı Kore dizisine ölüyoruz bitiyoruz, saçma olduğu halde kendimizi tutamıyoruz. Cangema(Jang Geum) diye telaffuz edilen bir kızcağızın gerçek hikayesinin az biraz sapıtılmış haliymiş. Oyunculuklar on numara, tek sorunu tüm insanlar birbirine benziyor(tipik Türk insanı tepkisi işte) seslendirmeden çıkarabiliyoruz kim kimdir diye. Sarayda feci kötü insanlar var onlar özenle kötü olduklarını belli etmek için seçilmiş zaten. Konuda işte bu Cangema'nın annesine verdiği sözü gerçekleştirmesi için Saray Leydisi olma yolundaki maceralarını anlatıyor ama ne macera 'Küçük Kadınlarda' gördüğümüz entrikalar halt etmiş 2 saatte dizi oradan oraya savurup beyninizi emiyor ama bunlar olurken yaşam enerjiniz artıyor. Sonraki bölümü iple çeker duruma gelmeniz için 2 gün yeterli uygun dozda alınırsa babaannem gibi 'Hanımım başlamadı mı?' soruları sormaya başlayabilirsiniz. Bu arada Hanımım Cangema'nın özellikle ilk bölümlerde bölüm başı 100-200 arası söylediği müthiş repliği. Bizimkiler pek güzel eğleniyolar bu diziyle, açın izleyin malak gibi yatarken iyi olur. Bu arada Cangema'yı sarayda çekebilen kimse yok herkes tırsıyo kızcağızdan sürekli bi iftira, sürekli bi ayağını kaydırma çabası ama Cangema dimdik ayakta.

      Hyenalarda Akşam Hayatta Kalma Kılavuzu

      Normal insanlar(normal kelimesine kılım. Normal nedir sorarım size?) evlerinde akşam atraksiyonlarını yaptıktan sonra yatar uyurlar ama bizim evde hayat geceyarısından sonra akmaya başlar. Gece Yarısından önceki program:


      19:30 Anne gelir.

      20:00 Çocuklar da gelir.

      21:00 Aylaklık yapmak için uygun pozisyonlar alınır, beyin itina ile uyuşturulur.

      22:00 Hyena bilgisayar özlemine dayanamayıp bilgisayarın başında kim varsa türlü yollarla kaldırır.

      23:30 Magazin Programlarıyla beraber evdeki yaşam formları yorulduklarını anlayıp yatak öncesi seremonisine başlarlar.


      GECEYARISI(farklı bişiye dönüşücekseniz dönüşün ben devam ediyorum) artık kritik döneme giriş yapılmıştır. Aile bireylerini Hyena'ya yatması gerektiği çeşitli yollarla bildirirler(bizimkiler pek yaratıcı bu konuda) ama bilgisayar aşkı(bağımlılığı) sandıkları şey aslında basit bi hayat felsefesidir.


      01:30 Dünya üzerinde geçirdikleri yılların sayısı daha 2. haneye yeni ulaşan küçük kardeşler koltuk, yatak, halı, masa ayırmaksızın buldukları veya yakın oldukları yatay düzlemde uyumaya başlarlar. Süper kahraman anne ise çocuklarını yerlerine götürür veya gitmelerini söyler ama yerlerine kendi yerleşir. Bu sırada baba kuruyemiş kuleleri yapımı konusundaki başarısını borçlu olduğu 3-4 saatlik günlük antrenmanının sonuna gelir. Supernatural başlar Hyena ben izliyorum ki bu diziyi repliğini milyonuncu kez söyleyerek ayakta kalır.

      02:00 ''Eee dizi de bitti(ömür bitiyor dizi neymiş?!) bir şey yapmalı hey! Bir şey yapmalı!'' nidaları dönerken beynin içinde Hyena bilgisayarın hoş mavi ışığının hala onu çağırdığını fark eder(1 yanıp sönme: havamda değilim ama gelsen de olur, 2 yanıp sönme: gel gel) olur da kanılmazsa bilgisayar alttan alttan shuffle'la iş birliği yapıp en sevilen parçalardan birini koyar. Hyena artık bir Zombi olduğundan yavaş yavaş yönelir ve Kötü Kadın Bilgi Sayar amansız savaşı bir kez daha kazanır.

      03:00- ??:??
      Bu zaman aralığında Facebook, Msn, Wikipedia, Myspace, gibi sitelerde fink atılır. Televizyon'da hep Cartoon Network açıktır. Sonunda saatin norma insanların uyandıkları saatlere yaklaştığı anlaşılır. Kötü Kadın Bilgi Sayar'a artık gitmesi, aslında hiç sevilmediği(yarın tekrar dönüleceği biline biline) ve aramaması söylenir. Gidip yatak itina ile dağıtılır. Yatılır. Odanın içine günışığı dolarken, hayatın ne güzel olduğu düşüncesi ve bir LOMO'nuzun olmamasının ezikliğiyle günün bu en güzel görünen saati bir kez daha heba olur.

      All My Facebook Friends

      Sevgili Mark Zukerberg,
      Facebook'u bulduğun ve insanların içindeki sanatsal yaratıcılığı çıkardığın için seni seviyorum ama bi insanların koydukları şeyleri denetleyecek bi yazılım yapmak zor mu? Hayattan soğutan insanları arkadaş listemden silebilirim peki ama bu Cartoon Network karşısında uyumaktan(sızmak) vazgeçmek gibi bişiy olurdu. Eğer bu bünye hala rüya görebiliyorsa bunu o sanatsal saykodelik dünyadan olmayan resimlere borçlu. Sonuçta tanışsak tek kelime etmeden basıp gidebileceğim insanları bana farkettirdiğin için saol Mark kafa adamsın. Siz Facebook arkadaşlarım üzülmeyin siz daha kafa insanlarsınız. Cidden bak hepiniz toplanıp tek bi bünye olsanız...

      12 Ağustos 2009 Çarşamba

      seks seks seks !

      başlığa bakıp, bu swordfish geldi, blog'da küfürler, ayıp kelimeler havada uçuşmaya başladı demeyiniz. çünkü bu şarkı -evet bu bir şarkı- benim hayat görüşümü ziyadesi ile etkilemiş bulunmakta.

      sevil öztatlı isimli sanatçımıza ait şarkıdan birkaç bölüm ise şöyle:
      japone kollar acilir
      gogusler yana sacilir
      herkesin gozu acilir
      adina da derler seks

      seks seks seyüüüü !! (nakarat kısmı inanamasam bile böyle)

      kalcalari bomba gibi
      kollari da asma kabak
      gören gözler sasi olur
      amanin kadina bak
      adina da derler seks

      sek sek seyüüüü !! (evet bu bölümden sonra da sek demeye başlıyor)

      ne ferman dinler ne kadi
      sosyetik cikmistir adi
      cennetten mi gelmis tadi
      adina da derler seks

      sek sek siiiii !


      (son bölümü ve en sevdiğim bölümde bu. sosyetik çıkmıştır adı, cennetten mi gelmis tadi)

      dijital olarak dinlemek isteyenler için:


      analog olarak dinlemek isteyenler için:

      Yeni Hayvan, Yeni Tatlar


      Yeni Mottom her ne kadar ''World is my playground'' olsa da içindeki insanlar oyunumuzu bozabilecek kadar aşağılık ve mızıkçı olabiliyor. İnsanın kendi ürettiği şeyleri kendiliğinden bırakması zaten zor ama bizim blogdan daha az ziyaretçi çeken bi sözlükse(ki siz buna uğraşmışsanız) durum kolaylaşabiliyor. Daha fazla saçmalamadan bitiricem korkmayın. Swordfish'im garibim bak burada da hayat var hem biz daha çok mallık yaptığımızdan sorun yok. Ben derim ki biz kıçımızı dönüp uzağa doğru giderken bi yerde Vo-lt-ran Voltran Voltran diye birleşirkene kıçımızın kenarı, burnumuzun sümüğü(iğrencim evet saate verin) olaraktan dışarıda kalsınlar. Aramıza hoşgeldin.

      Ps: Discovery Channel'in Miami Ink yerine araba ve motorsiklet programları yayınlamasına karşıyım. Cartoon Network karşısında sızınca nasıl rüyalar görüyo insanlar biliyo musunuz a deyyuslar?

      hyena ile beraber ve solo sohbetler

      bir blog tutmayalı uzun zaman olmuştu. sözlük, messenger, omegle derken bir de baktım sunshinebelievers'tayım. blog'un düzenli bir takipçisi olarak yazar olma zamanımda gelmişti galiba.

      yaz mevsiminde messenger üzerinden düzenli olarak konuştuğum tek kişi oluyordu. katesin. bu sene ikiye çıktı sayı ve hyena'da bu gruba dahil oldu. ne yalan söyliyim, iyi ki de konuşmuşuz. zaman geçirmek için birebir. ne konuştunuz derseniz, o konudan o konuya atladık. hadi bakın bakalım:


      (23:54) jazzer @ assos:
      abi o kadar uykum varki ilk defa böyleyim
      (23:55) 死神/The Pains of:
      git yat
      (23:55) jazzer @ assos:
      canım uyumak da istemiyor
      (23:55) 死神/The Pains of:
      tatilde malak gibi yatmıyosan ne diyim sana ben
      (23:55) jazzer @ assos: :D?
      (23:55) 死神/The Pains of:
      git soğuk duş al ılık süt iç sıcak sıcak yat
      (23:56) jazzer @ assos:
      pc dergim vardı
      çok iyi saklıyorum onu
      burada dergi yok çünkü
      (23:56) jazzer @ assos:
      ankaradan getittirdim babama
      ona da kuzen çöktü
      kitap okumak hiç istmiyo canım
      lost? dedim
      onu izlerken kesin uyurum
      (23:57) jazzer @ assos:
      2. sezona sokıyım ya
      o onu öpüyo
      o ona veriyo
      dharma çıkıyo birinin götünden
      hiç izleyesim gelmiyo o yüzden
      (23:57) 死神/The Pains of:
      ozaman daha eğlencelik daolayısıyla mal şeylere bakıcaksın
      (23:57) jazzer @ assos:
      mesela?
      (23:57) 死神/The Pains of:
      blog takibi önerim
      hele arşiy genişse tamam oku oku bitmiyo
      (23:58) jazzer @ assos: :D:D

      -- hyena ile küfür muhabbeti --


      (21:43) 死神/The Pains of:
      http://www.flickr.com/photos/balakov/3119272192/in/set-72157602602191858/
      (23:11) jazzer @ assos:
      geldim
      (23:15) jazzer @ assos:
      güzel bu arada
      (23:16) 死神/The Pains of:
      güzel tabii
      lego afgan kızı
      (23:17) jazzer @ assos: :D (Y)
      (23:18) 死神/The Pains of:
      önceden piç kurusu diye bi küfür vardı neden yok oldu gitti o
      (23:21) jazzer @ assos:
      piç yetiyor şimdilerde
      (23:22) 死神/The Pains of:
      aman
      (23:23) jazzer @ assos:
      en sevdiğim küfür tarzı şey ne biliyo musun
      bi tahmin et
      (23:23) 死神/The Pains of:
      bu gençlik orospu çocuuu da demez 5 sene sonra

      -- atiker sıralı otogaz sistemleri sundu -- -- hyena ile küfür muhabbeti --

      bu arada hyena ya sorumun cevabını ben verdim. şimdi blog'da söylemeyeyim de cevabı, hyena'nın tepkisi kısaca:
      ay, hayvan!
      oldu. tabi sonradan edit'ledi:

      (23:27) 死神/The Pains of:
      bu repliği bi tiki kız söylemiş gibi kabul et
      (23:27) jazzer @ assos:
      öyle kabul ettim :D:D

      evet konuşma lego afgan kızından nerelere gelmiş görün bakın.

      Banned !

      Kaderde AAL Sözlük'ten banlanmakta varmış. bir anket başlık nerelere kadar getirdi olayı. neyse, hyena'nın da söylediği gibi kıçımızla gülüyoruz.
      gecenin bu saatinde yazacak o kadar şey vardı ki kafamda, aptal gibi oturup recep ivedik 2 izleyince böyle oluyor işte.
      sabaha doğru belki yine yazarım birşeyler. birkaç torrent ya da albüm falan da eklerim.
      hoşgeldim bu arada.

      Ladyhawke ve Uçan Taavır( Ve kedi dolu satanizm)


      Başlık sizi korkutmasın. Hyena ve ben o eyfel kulesine ulaştığımızdan beri düşünüyoruz. Evet! Ladyhawke nin psikopat kedileriyle savaştık. Gerçi oyun kısa sürdü ama içindeki gizem büyük. Niçün Pip(Ladyhawke) kafayı kedilerle bozmuştur? O bir satan mıdır(ben sanmıyorum ya da sanmak istemiyorum.)? Ama şikayetçiyiz efenim. Oyunun sonuna geldiğinizde Ladyhawke ve Eyfel Tavır uçarak kaçıyor ama nereye(soru 3)? Oyunun sonunda niçün 'YOU WON!' yazısı yoktur(soru 4)? Kediler öldürülünce neye ulaşıyoruz? Nirvana mı yoksa Fenafillah mı? Bütün bu sorulara yanıt arıyoruz . Ladyhawke yi her ne kadar sevsekte müslim kalbimiz bu kedi katliamına DUR diyor!

      Steven Tyler Düşerken - Başlıklar konusunda feciyim. Evet. -

      11 Ağustos 2009 Salı

      Zihin Kaymaları No:3 -Ladyhawke Eşliğinde-

      Kentaro Avustralya'ya taktı. Bende ikinci anavatanımı az sağa İsveç'e kaydırdım. Tamam Finlandiya süper cool hatta mükemmel hatta ve hatta onu anlatmaya yetebilecek sıfat yok ama artık 3. anavatanım(bu hızla giderse İzlanda ezip geçecek.) Beni geri kazanmak isteyen Finlilere sesleniyorum kültürünüzü geliştirin az biraz kuzum. Ağaçlar, dereler, adalar, Nokia nereye kadar... Ahanda bu da bilmem kim Finlandiya'nın en iyi yazarı bu kitabıyla beynimi parçaladı diyemeyecek miyim ben?


      Neyse konumuza dönecek olursak(konu?) Kentaro müzisyen insanların sitelerinde(ki oyunları oynamaya bayılıyor, bende 8 bitlik oyunlara tabii.) gezinirken bunu bulmuş. Ladyhawke olaraktan kedileri çeşitli lazerlerimizle parçalamayı amaçlıyoruz. Sonunda aşağıdaki dialoga dönüşüyo durum...

      denshaotoko:
      *http://www.ladyhawkemusic.com/game/
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *bakıyım
      *bu ladyhawke eyfeli aldı altına uçup duruyo
      *nerde piskopatmanyak kediler
      denshaotoko:
      *feci bişey
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *neden gelmiyo bunlar
      denshaotoko:
      *işi çıkmıştır
      死神/The Pains of Being Pure at Heart/Do I Look Like I Care?:
      *ban bunları mı bekliycem
      *aa karşılarında bi blog yazarı olduğunu unutmamalılar!(havam batsın)

      Can Sıkıntısı


      The Kid - Charlie Chaplin - Click here for the most popular videos

      9 Ağustos 2009 Pazar

      Koymazsam Ölürüm!

      Pek bi eğlendiğim bu video için Mtv Amerika'ya ve vücut geliştiren bu izbandutlara bi teşekkürü borç bilirim. Gay evliliklerine karşı değilim bu arada. Bu çocukları everelim kampanyasına mı başlasam?

      Çifter Çifter Gel Hyena'ya Bazı Bazı

      Başlıktan ne yazacağımı anlamamanız muhtemel. Can sıkıntısından ne yapacağını şaşıran ben bugün herşeyi 2'şerli paketler halinde yollayacağım size. Bunun ilk örneği olarak The Horrors'un 'Sea Within a Sea'si ve Endless Hallway 'in debut albümü Autonomy Games'in ilk videosu ''Solvency''.

      www.Tu.tv

      8 Ağustos 2009 Cumartesi

      A(nother)F(at)S(tudent)



      Herkes için açılımı anlamı farklı olsa da programın özelliği eğer belli kriterlere ve uygun miktarda para veya şansa sahipseniz sizi alıp 1 sene istediğiniz ülkede bir ailenin yanında bulundurması, bunun sonucunda geri döndüğünüzde muhtemelen o ülkenin dilini ve kültürünü öğreneceğinizden tercümanlık yapmaya başlayabilecek olmanız olası(Hyena'dan lisede kariyer seçimi dersleri -1-). Herkesin hikayesi bu kadar güzel anılarla dolu olmuyor tabii. Benim hayatımdaki bölümü ise ilk başlarda mükemmel, sonrasında ise tam bir işkence. Baştan almak gerekirse, hazırlık döneminden doldurulmuş olan bendenizin içindeki Finlandiya aşkı birleşince bi programa katılıp o karlarla kaplı ülkeyi görmek şart oldu. Son dakikada sınav için gereken 60 YTL son dakikada yatırılıp yetiştirilmiş, sınavdır mülakattır aileyi ikna süreci derken eşek kadar doldurulması gereken form gelir doldurulur yollanır, ücret kısmına ailenin uygun gördüğü (insanların kıçıyla güldüğü) bir sene için 3.000$ verilir, yollanır, bekleme süreci başlar. Bu süreçte(3-4 ay) Hyena herşeyini gitmeye dayalı olarak yapar, umursamazlık, last.fm'den finli avları gibi şeyler ortaya çıkar, anne ve babanın katlanılmazlığı sonuçta geçecektir, 1 sene sonra dönüncede ÖSS falan derken Hyena ailesiyle yüz göz olmadan uzaklaşacaktır evden. Sonuçlar açıklanıncaya kadar insan dokuz doğurur, aile hala çelişkidedir çocukları gitse iyi olur ama gitmemelidir aslında... Parayı verenlerin kavalları ellerine ulaşmaya başlarken Hyena'nın kavalı gelmek bilmez(hala yok!). Hyena kaçışın, Nirvana'nın, kurtuluşun o kadar yakında olmadığını anlar(belki de hiç olmayacak ama). İşte Hyena'nın hayatında bundan sonra ailesiyle eğitim hayatı hakkında iki çift laf edemeyecek olmasının nedeni budur. Az bulunan para, sınırlı kontenjan ve bok gibi aile içi iletişim. Burdan pek sinirli olduğum AFS yönetimine ve Finlandiya'yı seçen insanlara bi siktirin gidin diyorum en içten dileklerimle. Erasmus varken AFS'yi kim ne yapsın?

      Afs herkes için farklı dedim ya Amerika'ya gideceğim parayla kendime büfe açarım ben diyeni de var, kız arkadaşı için gitmeyi pek istemiyorum ben diyende. Benim anlatacağım ikincisi ama bu akşam anlatamayacak kadar yorgunum kusura bakmasın.