29 Nisan 2010 Perşembe

Feysbıh Diyalogları

Illustration from "The Writer's Brush"
Sylvia Plath. Self-portrait. 1951
Az önce feysbıhta Sylvia Plath'in sayfasında dolaşırken şunları gördüm...


Helga:
it's bad. (just a young girl akspressing herself)
but it doesnt matter- it was not her gift, words was...

Mac:
words were* hahahahaha

Mac:
and expressing is also wrong haha i dont think words are not your gift

Allah belanızı vermesin..!


Okuduğunu Anlama


Kimya ödevi yapıyorum şu anda. Cep tehlikesi adlı bu güzide kitaptan çıkan soruları yanıtlıyorum. Radyasyon, elektromanyetik dalgalar, cep telefonları, insan sağlığı, beyin yıkama gibi şeylerle alakalı. Ama garip olan bu kitabı okuyup okuyup "Vay anasını" derken kalem kutumun yanında telefonumun -hem de bluetoohtu açık halde- önümde de şarj olan dizüstü bilgisayarın -hem de kablosuz internet bağlantısıyla- açık durması. Okuduğumu anladım ama işime gelmedi. Böyle de duygularımın esiriyim işte.
Edit: İsveçli bilimadamları, tanrım, her yerdeler!

Nokla


Merhaba Sunshine Believer! Bugün okula gitmedim (ders çalışmak bahanesiyle) ve şimdiyse bir fotoğraf paylaşmak istiyorum sizlerle.
Geçen gün Jellyfayşe ve bir tatlı arkadaşımızla daha (Bana intense hediye etti. Daha ne kadar tatlı olabilir ki bi insan?) Maltepe Pazarı'na gittik. Biliyorsunuz şimdi eski Maltepe Pazarı'nın yerinde Malltepe Park yükseliyor. Mall kelimesinin anlamsız kullanımından ne zaman vazgeçecekler bilmem. Koyun Türkçe mis gibi güzel bir isim. İlla bi özentilik olacak. Örn AnkaMall. AnkaMall ne? Mal mısınz olm diyesim geliyor valla. Neyse konudan saptık.
Her neyse. Eskiden beri hep garip bir şekilde Maltepe Pazarı'nda yasadışı işler dönüyormuş gibi gelir. Satıcılar fazla umursamaz ve neşelidir. Bilemedim. Ama geçen gün yeni olanına gittiğimizde bu düşüncem yine depreşti. Çünkü taşındığı için iş yapmayan pazarda satıcılardan başka bir tek biz vardık ve etraf sessizdi. Yine de ilginç bi neşeli hal vardı. Bilemiyorum. Sadece film alırsam porno çıkacak, yiyecek alırsam uyuşturucu çıkacak, katı ne alırsam patlayacak, pijama falan alırsam yırtılacakmış gibi geliyor. Of of.
Neyse işte. O tatlı İntense arkadaşımız orijinalinden güzel kulaklıklara bakarken benim de gözüme eski Nokialar, Siemensler takıldı. 3310lar vardı. C55ler. Neden sadece bu iki markaya takıldım? Çünkü 5. sınftayken en üyük hayalim bir telefonumun olmasıydı ve Nokia'yla Siemens favorimdi. Sonunda beyaz bir Siemens edinmiştim. Sonra da beyaz Nokia yaralı ceylanım işte... Acısı hala diri evet. Ve en son yaralı ceylanın yerini tutamayacak ama gelişmiş özellikleriyle beni cezbetmeyi başarabilmiş yine ve yine beyaz bir Samsung. Dokunmatiklerden. Rotringlerim de beyazdır benim.
İşte ne diyoduk? Ee o kulaklıklara bakmıştı benim de gözüm eski telefonlara takılmıştı evet. Sonra bu fotoğraftaki telefonu gördüm. Son teknolojiymiş öyle söylediler. Nokla! Bu sahte ürünler öyle bir noktaya geldi ki artık "Taklit aslını yüceltir." değil. Orijinaller taklitlerin daha iyi olmasına sebep oluyor. Ne gözlükler gördüm orijinalinden havalıydı. Ne çantalar gördüm orijinalinden sağlamdı. Ama elektronikte bu durum ne akdar geçerli bilemem. Bir arkadaşımın sahte iPhone'una göz gezdirdim ve... olmamış.
Her neyse. Daldan dala atlayarak ve çelişerek yazdığım bu yazıyı sonlandırıyorum. Kafam karışık evet.

27 Nisan 2010 Salı

Adam- Merhaba! Güzellik salonu için bu broşürleri ister misiniz?
Ben- Gerek yok.
Adam- ya...

Ben- İşte lisede ciddi bir şeye kapılmamak lazım, lise aşkları şöyle olmalıdır bıdıbıdıbıdı
Koray- Bak ben sana sadece tek şey söyleyeceğim bu konuda.
Ben- nedir o?
Koray- Sev sevil, güv güven!
Ben- Anladım sanırım...

26 Nisan 2010 Pazartesi

"Bu hakarete daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum Ednan!!"


Jellyfayşe ile yolda yürürken bir fotoğraf stüdyosunun önünden geçtik. Buraya kadar normal. Büyütülmüş, oldukça sıradan bir kızın bir resmi vardı camında. Burası da normal. Ama çok sevgili Sunshine Believer, ama, o fotoğrafa biraz daha dikkatli baktığımızda ne görelim?! Beren Saat.! Senden normal, benden de normal. Yüzündeki pürüzlerin tüm ayrıntısı ve olanca sıradan gülümsemesiyle. Evet evet oydu! (çekim biraz kötü olabilir tabii. Bunu çeken Jellyfayşe bi elinde çantası, diğerinde poşet, diğerinde poğaça ve en sonunda bir telefon ile tam bir Gossip Girl kızıydı.) Tofita reklamını izledikten sonra şaşırmamak lazım aslında. Estetikmiş, aşırı bir kilo değişimiymiş, yok öyle bir şey ama en kötüsünden bir saç modeli ve giydiği şey nasıl da değiştiriyor insanın havasını görüyosun Believer. O yüzden mesela kırmızı wayfarerları takınca değişen yürüyüşüm yadırganmamalı. Veya özel göz makyajımla Jellyfayşe'yi baştan yarattğımda...
Acaba o zamanlarda da topukluyla öyle höldürü höldürü mü yürüyordu?
Demek ki neymiş??
Çirkin kadın yoktur, az makyaj vardır.

"Bugün Tiyatro Var."

Başlıktaki cümle beni heyecanlandırır. Daha önceden de belirttiğim gibi sonsuz tembel bir insanım. Provalar da çoğu zaman yoğun ve yorucu olsa da... Hastasıyım!

Hyena, Jellyfish, Burcu, Erdem, İrem, Alperen, Elif ... öyle diyaloglara, öyle anlara tanık oluyoruz ki provalardan çıktıktan sonra normal şeylere bakış açımız değişiyor. Beyinlerimizin çalışma şekli bozuluyor.

Bakın ne diyaloglar kalmış aklımda...

Tamer hocamız bizi sahneye toplamış, yanında Alperen, getirmemiz gereken aksesuar ve giysileri tartışıyoruzdur. Tabii Jellyfayşe ve ben dinlemeyip kendi aramızda konuştuğumuz için bize azıcık kızar. İkimiz de konuşmaları yarım dinliyoruzdur.

Tamer H- (çarık kelimesini hatırlamaya çalışıyor) Neydi ya adı? Hani ayağımıza giyeriz?
Jelly - Ayakkabı!
Tamer- Bravo Jelly... Keşke hayatın anlamını sorsaydım.

Erdem- Ya ben şu muz çorap nedir bi türlü anlayamadım. Ne bu muz çorap?
Deniz- (çorabını gösterir) Bu!
Erdem- Haaa.

Tamer H- (Alperen'e döner.) Bak bugün ne çok şey öğrendin. Ayakkabıyı öğrendin, çorabı öğrendin...

Yine aynı gün...

Tamer H- Çocuklar şimdi bizim kelepçeye ihtiyacımız var.
Alperen- Bizde var!!11
Herkes- Uuu wooaw anlayalım...

Tamer H- Çocuklar bir de cop gerek bize.
Alperen- Bizde var!11
Herkes- başka neler var sizde Alperen?

Tamer H- Bir de helva yaptırıcaz çocuklar oyunun başında
Alperen- Ben yerim!!1
Herkes- ahaha
Tamer H- Şimdi çocuklar oyun günü 3 oda hazırlıyoruz. Biri kızlar soyunma odası, diğeri erkekler soyunma odası, bir de Alperen için kelepçeli coplu helvalı ayrı bir oda...

Tamer H- Erdem senin cep telefonun var oyunda.
Elif- Ben sana telefon getiriyim evden...
Erdem- Evet valla çok iyi olur. Cep etlefonu pek bulunmuyo bugünler.
Elif- ...:)

Bugün de Ölü'yü oynuyoruz. Replikler karıştı. Her zamanki gibi :P

Deniz- Dede bizi lunaparka götürseneee
Güneş- Olur mu kızım hiç
Ben- Ama biz de çok küçüğüz! (???)
Güneş- Ne?!

Burhan ve Tarhan... Favori ikilim.

Tarhan
Asıl replik- Biri tuttii öbürü fruttiii zabaa kadar. (Evet sansüre takılmamak için elimizden geleni yapacağız.)
Söylediği- Biri tuttii surutttii zabaa kadar
Tamer H- Evet yeni bir yöntem bu da. Tuttu surutti...

Görülen o ki izleyenlerden çok biz eğleneceğiz. :D Tüm Sunshine Believerları bekleriz oyunumuza :)

24 Nisan 2010 Cumartesi

23 Nisan 2010 Cuma

Başlık Atmak

Feysbıh ne güzel şeysin sen. Güzelim bloga dönmek için aradığım ilham perimi sende bulmak.

Efendim ben açıp bakmak insanların profillerini. Bakmak, okumak... Ne görmek?! Herkes her fiili mastar halinde kullanmak.

Örn. "Seni çok özlemek. Eğlenmek, çok eğlenmek. Sıkılmak, ama yine de eğlenmek."

Olum siz mal olmak? Türkçe fiil çekimlemeyi bilmemek? Bana öyle gelmek ki bu tür cümlelerin sonunu şöyle getirmek...

Örn. "Seni çok özlemek. Eğlenmek, çok eğlenmek. Sıkılmak, ama yine de eğlenmek. Imm siz Türkler nasıl diyorr? Ben bilmemek sizin dil?"

Feysbıh yuzırları lütfen bir an önce kendilerine gelmek, benim sinirlerimi tepeme çıkarmamak.

Dark side'a geçmek ben zaten... Feysbıh ırısbısı olmuş olmak... İçimde kor olmak... Allah belanızı vermek!

Sexy Back

Merrhaba Sunshine Believer! Evet ekrana bir kaşın yukarıda bakıyorsun değil mi? Aklından geçenlerse: "Nassı yaa?!" Biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz, bir takım tıkanma ve kişisel bunalımlar sebebiyle uzun süredir yazmıyorduk. Ama sonra dedim bırakılır mı bu blog? Bu yaptığımız insanlığa sığar mı?

Döndüm ben. Kendi adıma konuşayım, diğer hayvanatlar da insanlıklarını sorgulasınlar :P.