18 Ağustos 2009 Salı

Cepa Gezisi

Geçen yıl Hyena, Goldfish, Tatarfish, Britfish ve ben tarafından gerçekleştirilen bu gezi akla hayale durgunluk veren, anlatılıp eğlenilen, tiyatro ödevi diye Serhat'a (bu bizim uzun, karizmatik ve kumral tiyatro hocamız olur) sunulan hatırlanması bile insanı gülümseten anılarla dolu bir gündür. Anlatmak için neden bu kadar eski bi anı seçtim bilmiyorum ama çok güzeldi napıyım.

Yolunu kaybetmiş buluşmacıların toplanma noktası olan YKM önünde buluşulur. (Ebru Ablaya da burdan selam ederim.) İçilmek için alınan su, gözleri tıpkı bir balığın açabilceği kadar açmış Goldfish'in sorularına (Cepa diyorum Cepa Cepaaa!!!) gülmek suretiyle yoldan geçen bir adamın suratına fışkırtılır ama özür dilenmez. (bkz: işte bu ayı benim) Sonra aynı şişe Hyena'nın diş etlerini yerlerinden çıkarıp onları görünmez kılıncaya dek ani bi hareketle Hyena'nın suratına yapıştırırlır. Burdan hala özür dilemekteyim ondan ben yalnızca mikrofon gibi kullanmak istemiştim ama merdiven indiğimiz aklımdan çıkıvermiş. Bu olaylar üstüne agresifleşmişim sanırım fakat otobüs şöförü stres atmamada baya yardımcı oldu bana. ( aman sağ olsun! )

Şimdi efendim bu an benim tanımadığım bir insana ilk kez hakaret edişimdir ki bütün durak buna şahit olmuştur. ( durak dediysem 3 5 kişinin beklediği bir duraktan değil, Sıhhıye duraklarından bahsetmekteyim ) Cepa'ya giden otobüsün yerini bilmemek ayıp mı? Hayır değil. En azından öğrenmeye çalıştık. Duraktaki bilmesinin muhtemel olduğu bir kıza yanaştık ve sorduk 'Bu otobüs Cepa'ya gider mi?' diye. Kız asosyal çıktı napalım bilmiyomuş. O bilmezse duraktaki geri kalan o yaşlı nüfus nerden bilir dedik ve diğerlerine sormak yerine şöförle irtibata geçmek istedik. Kartlı, eski ve titreşimli bir otobüs durağa yanaştı. Ben (grubun gereksiz işleri içtenlikle üstlenen kişisi) gidiyim sorıyım dedim. Gerisi şöyle .... ( etraf bulanır kırmızı bir otobüs ağzına kadr doludur ve kapısında ben durmaktayım... hayal edin)

jellyfish: Cepa'dan geçer mi?
boş bakan ve aynı Goldfish gibi gözlerini açan şöför: .....
jellyfish: (son bi umut) Cepa? ( ağlıyan köpek bakışı)
b.b.v.a.g.g.g.a.ş: .....
jellyfish: Cepa! Cepa! Cepa! (Braveheart mod on)
kırmızı otobüs: vın vın vın (ilerler)
jellyfish: (şöförü kastederek) HAYVAN!!!!
...............

Tabi durağı terk etmek zorunda kaldık. Ve bi yolunu bulup gittik Cepa'ya. Açıkçası hiç de sevmedim orayı böyle soğuk bi yer. İnsanın arkadaşlarıyla kopunca direk göze battığı garip sıradışı bişeymişsin gibi bakıldığı bi yer işte her neyse uzatmıyım. İçeri girdik yemek yedik tabi macera arayışı tam gaz devam ediyor böyle. Goldfish'imiz esmer olduğundan tabiatı her daim bir İspanyol gibi davranmaya yakındır. (bu bunun nedeni değil tabi) Hep gaza geldik. Uzun tartışmalar sonucunda Goldfish'in İspanyol olmasına ve benim de onu burda gezdiren arkadaş olmama böyleliklede MC çalışanına bi şok yaşatmaya karar verdik. Aslında asıl şok biz yaşadık....

balık gözlü (napıyım o gün herkes öyleydi sanki) mc çalışanı: merhaba!
jellyfish: merhaba!
goldfish: hola (elin İspanyolu da olsa karşılaşınca selamlaşma biliyo sanırm. anlamsa bile bi şekilde muhabbete ayak uyduruyo)
mc çalışanı: Ne arzu etmiştiniz? (tabiiki de böyle eski Türk filmlerinden fırlamış gibi konuşmuyordu)
jf: Que quieres? (ben değil o istiyo mesajını çaktım ben burda kasiyere)
gf: Bi dakka (kasaya arkasını döner ve kopar)
jf: (haydaa bakışları)
gf: (kendini zorda olsa toparlar) un sundae con chocolate (helado demek bile aklımıza gelmedi)
jf: Bi çikolatalı sundae.
mc çalışanı: (bizden bıkmıştır kasanın bi kaç tuşuna basar) Su ister mi??
jf: (Aman Tanrım! biz böyle olabilceğini hiç düşünmemiştik ! Ne bu ya kamera şakası mı su neydi lan! gözler goldfishe kayar, mırıldanır) İstermisin?
gf: CIK!! ( anam ispanyol dile geldi :D )
jf: (hala çevircem diye uğraşır) yok istemiyomuş. (hı sordun öğrendin adam anlamadı sanki)
=== dondurmayı kasiyer verir
jf: sağ olun. (hadi dönüp kaçarak uzaklaşalım tavırları)
gf: gracias!
jf: (şaşkın bakışlar ne yani sıçtım sıvayım mı ne yapıyosun gf??!!)
.....

Sonra masaya doğru yönelirken kopulur. Ah ah bu ne güzel anı böyle anlatırken yaşadım resmen. Sonrası bilindik bir 4+1 buluşması. (ki biz hep böyle buluşuruz zaten) Gittik gözlük denedik, kadına kafayı yedirttik, Britfish yığınla Britneyle ilgili bişeyler aldı. Tatarfish pembe toka denedi vesayre vesayre. Eve sanırım hiç birimiz gülmekten altımıza etmeden ulaşabildik. (yani umuyorum :D) Eve geldiğimde çene kaslarımın yorgunluğunun bünyeme verdiği acıdan dolayı yattım ve şimdi bu yazıyı yazmak için yeni uyandım desem inanır mısınız hayır tabiiki de bu ne saçmalıyo dersiniz. Demek ki yazmaya bir son vermenin vakti gelmiş. Daha başka anılarla karşınıza çıkıncaya dek esen kalın. (gir oğlum jenarik müziği naynaynayanaynay nanananana nay naynaynaynaynaynay nananana nay naynaynaynaynaynay nanananana nay!) hey tey!

2 yorum:

goldfish dedi ki...

hahah harika jellyfayşem ya :D heralde 10. anlatılışı fln ama yeniden koptum :D bitişte klasik bitişimiz tabii. hoşçakalın esen kalın. nay nay nay....

jellyfish dedi ki...

aslına bakarsanız bunu yazmam yaklaşık 2 saatimi aldı. blog konusundaki tutukluğumu geçirebilmek adına rahat olabilceğim bi konuda yazdım. yazımı beğenmeyen arkadaşın neden öyle düşündüğünü bilmek isterim.